1945- 50 li Yılları Adana At Yarışları; Havaalanında Trafiğin karşısındaki Alanda yapılırdı. Şimdi o yer Güney Sanayi Kooperatif evlerinin olduğu, iki katlı Villaların bulunduğu Emek Mahallesinin bir bölümü. Hava alanı yolunun solunda, bu yarış alanının sağında bol çam ağaçlarıyla sınırlanmış bir alandı. Çekişmeli At yarışları olur müthiş de bahisler oynanırdı o Alanda.

Babamla birlikte giderdik o yarışlara. Türbin falan yoktu o yıllarda. Sadece Pistin kenarına sıra sıra dizilmiş Tahta Sandalyeler vardı insanların oturmaları için. Ama Atların yarışı esnasında, seyirciler birbirlerini ezercesine yarışları görmek için üst üste çıkarlardı.

O Zamanlar Adana’nın önde gelen Ağaları ve insanları her Hafta sonları, yani Pazar günleri oraya akın akın giderlerdi. Etraf bir panayır yeri gibi olurdu. Kebapçılar, Şalgamcılar bin-bir türlü satıcılar doluşurlar, yiyecek, içecek bir hengamedir yaşanırdı orada.

Babam Koşu atlarına ”Eyer” yapardı. O yılların iyi bir ustasıydı. Adana’dan veya Türkiye’nin her yerinden sipariş alırdı. Özellikle Bursa’dan sürekli siparişler gelir, hatta bizde babama yardım ederdik. Böylece babamı tüm At sahipleri tanırlar, babamda onları tanırdı. Bu At yarışları onun için bir Piyasaydı. Bir iş vesilesiydi. 

Yıllar sonra oradaki bir yarış hikayesini Çukurova Kulübünde Anlatan, Tahsin Filinta; Bir Ağayı anlatırlardı, Adananın ünlü Tarla sahiplerinden biri. Değişik de Atları olan bir Ağa. Her hafta yarışlara gelir, Atlarını izler. Ama o yıllarda Localar, tribünler yok.

Toprağın üzerine, pistin kenarına dizilmiş sandalyeler var. Yarışlar esnasında seyirciler hep ayakta, Yani bu ağamız atlarını yarışlar anında bir türlü göremiyor. Çareyi de şu şekilde buluyor; Yanında çalıştırdığı Rençberlerden veya Irgatlardan uzun boylu olanlardan bir tane seçerek, yarışlarda sağındaki veya solundaki sandalyeye oturtuyor.  O kargaşa içinde Ağa, uzun boylu adamını sandalyenin üzerinde ayağa kaldırıp Atının koşu içinde ne durumda olduğunu öğreniyor anında;“ Oğlum bizim at yarışta ne durumda? Diye Ayaktaki uzun boylu Adamına soruyor. Adam elini alnına dayayıp; “Ağam, Valla en arkada kaldı! Dedi mi o hafta yanındaki uzun boylu adamını kovuyor. Birkaç hafta böyle gidiyor. Yanında getirdiği uzun boylu adamı her hafta değişen Ağa, o hafta başka bir çalışanını yanına alıp, yarışlara getiriyor. Bu getirdiği de uzun boylu ve yapacağı olayları çok iyi anlayan çalışanı, öbürlerinden farklı ve gözü açık birisidir. Daha önceki getirilenlerin hep,” Ağam At geride kaldı! Ağam atımızı geçtiler!” lafı yüzünden kovulduğunu öğrendiği için, Ayaktayken, yarış esnasında nasıl ve ne söyleyeceğini biliyor!

O haftaki yarış başlıyor. Ağamızın Atı yine yarış koşan Atların içinde ve Uzun boylu yardımcı yine Ağamızın sağında, ayakta. Yarış başlıyor, ayaktaki adamına soran Ağaya; Ağam yarış eyi gidiyor!
Biraz sonra Ağa tekrar soruyor; Oğul Atımız Nasıl? “Ağam Atımız Eyidir!” diyor ama Ağanın atı en sonlardadır. Kovulanları biliyor ya Ayaktaki uzun boylu Radar görevi yapan adamına yine soruyor Ağa; “Oğul nasıl Atımız nerededir? Uzun adam garibim ne desin, Nasıl söylesin Atımızın gerilerde olduğunu? Kovulanları da biliyor ya, Ağam der Eğilip usulca; “Vallahi Ağam, Öyle amansız bir yarış ki, Bizim atımız öbür yarış koşan atların tümünü önüne katmış kovalıyor!

Hepsi korkudan kaçıyor Ağam! Perişan oldu öbür Atlar, perişan!

YALÇIN ÖCAL
SANAL BASIN / Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. 

Not: Bu Hikayeyi anlatan Tahsin Filinta’ya Teşekkürlerimle.

Pin It