At almak isteyen ve At sahibi olma zamanları geldiğini düşünen bazı yarışseverler bana mesaj atıyor ve nasıl bu işe başlayabileceklerini soruyorlar. Ben aynı yollardan geçmiş ve zamanında çok olaylarla karşılaşmış biri olarak yaşadıklarımı hiç abartı yapmadan birkaç bölüm halinde sizlerle paylaşmak, meraklılara biraz fikir vermek istiyorum.

Benim bu işe girişimde bir çok etken var. At sevgisi ve oyunculuktan bir üste çıkma sevdası ile başlıyor bu işe girişim. Benim ailemin ve uzak akrabalarım dahil hiç kimsenin At sahipliğiyle ve bakımıyla uzaktan yakından alakası yoktu. Hani derler ya ben “aileden atçıyım” diye işte ben onlardan değilim. Atları yalnızca uzaktan tanıyan ve incik, sağrı, hanep, toynak gibi terimleri hiç bilmeden hasbelkader at sahibi olmuş biriyim. Zaten bugüne kadarda “ben şunu bilirim, ben bunu yaparım” diye bir iddiam hiç olmadı. Başta bunu bilmenizi isterim.

İlk maceramdan anlatmaya başlıyorum.
2002 senesinin sonlarında büyük bir eküriden aldığım ilk atla o zaman 4 yaşında olan erkek bir ingilizdi, bu işe adım attım. Sahibiyle birebir pazarlık sonucu belli bir kısmını peşin ödeyerek ve kalanını kazanıp ödeme şartıyla anlaştık.

Anlaştık satışı yapıcaz ama benim at sahibi belgem olmadığı için kendi adıma koşamıyorum. Hasbelkader bir internet sitesinde tanıştığım, kendisini eski atçı hani demiştimya “aileden atçı” bildiğim bir arkadaşın üzerine atın satışını yapıcaz. Bu arada aileden atçı arkadaş atı birilerine baktırdı, ettirdi, koşar sorun yok, raporu verdi. Bende sevinerek ve güvenip atı hiç görmeden aldım. Atın bir gün sonra yarışı var ve bize denilen bu yarış eski sahibine koşuyor bu koşuyu koştuktan sonra bize geçecek.

Anlaşma yapıldı ama ben daha atı hiç görmedim bile. Bütün bu gelişmelerin canlı şahidide bizim Karlıdağ, atıda bana ilanlardan bulan o zaten. Neyse bizim aldığımız at son iki yarışında tabela içinde yer bulamamasına rağmen biz alıcaz diye herhalde o gün aslanlar gibi koşup koşudan ikinci ayrıldı. O günün parasıyla çokda güzel bir ikramiye kazandı. Tabi eski sahibinin formasıyla koştu, bizle alakası yoktu.

Tabi o zamanlar Tjk sitesi bu kadar kapsamlı ve detaylı değil, inceleme şansınızda yok. Geçen gün eskiler aklıma geldi, gidip bir yarışlarına bakayım , eskileri yad edeyim diye düşündüm. Tjk sitesini açtım, birde ne göreyim !! Bizim o eski sahibine koştu bizle alakası yok diye bildiğimiz yarışta at sahibi “aileden atçı” dediğimiz ve adına at aldığımız kişi gözüküyor. Acaba diyorum bizi ayakta uyuttularda o ilk yarışın ikramiyesini cebemi indirdiler, ne dersiniz ? Eğer yaptılarsa zaten Allah cezalarını verir, kimsenin hakkı kimsede kalmaz.

Neyse o günden sonra biz atımızı aldık Ankara’dan yükledik ve “aileden atçı” arkadaşın antrenörüne teslim edip Elazığ’a gönderdik. Tabi biz daha bir şeyden anlamıyoruz, daha atı görmüşlüğümüz yok ama atımız var. 2400 metre kum pistte bir yarışa kaydettik, heyecanla bekliyoruz. Kalite olarak koştuğu gruptan üstün ve formuda yerinde. Hayatımızın ilk yarışını kazanma ümidi taşıyoruz ve altılı kuponumuza tek yazdık, beklemeye başladık. Her şey toz pembe geliyor insana, Ankara’dan iyi durumda gelmiş, iyi ellerde bakılıyor, ne deseler hemen alınıyor, yapılıyor. Ayrıca bugünün iyi jokeylerinden biri o zamanında gelecek vadeden aprantisi biniyor. Yarış başlıyor ve sonuç hüsran. Atım koşuda 1 tane at geçti ve 16. oldu. 2 tane geçtide biri zaten derecesiz bitirdiği için onu saymıyorum. Altılı 28 milyar verdi ben kendi atımı tek yazdığım için kaybedip beşte kaldım.

Ben yinede ümidimi kaybetmedim bir sonraki yarışı bekliyorum, bir hafta sonra yine 2400 metre kum bir yarış var. Oraya yazdık bu sefer daha sonradan Gazi kazanmış bir jokeyi deklare ettik. Yine kuponumuzda tek. İşin garibi geçen hafta kazanan at yine kazandı ve bizim atımız en geri geldi. Bu sefer at bile geçmedi. Altılım yine beşte kaldı. İki haftadada aynı at kazanıp beni yatırdı ve toplam altılıdan kaçırdığım para 2002 senesinde o zamanın parası 110 milyar.

Bu yarıştan sonra atımızın kum pistte adım atmayacağını anladık. Çünkü pistte kayıp duruyor, ayakta durmakta zorlanıyordu. Atı almamda önayak olan Karlıdağ’ın ısrarlarıyla acilen Adana’ya ahır istedik, atımızı gönderdik ve ordada ayrı bir maceraya başladık.

Bu maceranın devamını ve daha sonra gelişen olayları, yaşadıklarımı, gördüklerimi, sevinçlerimi, üzüntülerimi, aldığım diğer atları ve yediğim kazıkları bundan sonraki yazılarımda yavaş yavaş anlatarak devam edicem.

Şans her zaman yanınızda olsun.

Sağlıcakla ve sevgiyle kalın.

Ufuk Çakır

06/08/2007 Pazartesi Saat:13:00

 

 

Bazıları ispat istemiş diye yazıyorum...
http://www.tjk.org/S/S/KosuTarihi.aspx?atKodu=384&popUp=1&l=1#KosuTarihi

Pin It